UA-36062800-1

1 Mart 2013 Cuma

Salih Uçan:Zidane'ın Hareketlerini,Topla Dönüşlerini Örnek Alıyorum

Tam Saha Dergisinden Mazlum Uluç, bu yıl forma giydiği maçlarda herkesi etkileyen, özellikle de genç oyuncu hasreti yaşayan Fenerbahçelileri heyecanlandıran, Salih Uçan'la harika bir röportaj gerçekleştirmiş. Röportajda Salih'in aklı başındalığı kadar, Mazlum Uluç'un güzel soruları da dikkat çekici. Burada röportajın bir kısmını yayınlayıp, kalanını okumak isterseniz altta vereceğim linke tıklarsınız.

Salih Uçan-Recep Niyaz
Fenerbahçe'de senin yaşında bir oyuncuyu forma giyerken görmek çok da alışılmış bir durum değil. Oynamadığın maçlarda "Salih neden yok?" sorusunu sordurman da taraftarlarca kabullenmenin ötesine geçtiğini gösteriyor. Biz de seni daha yakından tanımak istiyoruz. Futbola nasıl başladığını, seni kimin keşfettiğini öğrenelim önce...
Cristian Baroni-Salih Uçan
1994'te Marmaris'te doğdum. Babam da Marmarisspor'da 7-8 yıl oynamış bir futbolcuydu. Dolayısıyla ben de bebekliğimden beri futbol topuyla büyüdüm. 6 yaşına geldiğimde sahilde top oynarken Türkiyemspor'un Alman teknik direktörü beni görüyor ve babama, "Bu çocukta yetenek var" diyor. Bunun üzerine babam da beni Marmarisspor'un futbol okuluna götürdü. Futbola öyle başladım.

14 yaşında ailenden ayrılıp Buca'ya gitmek senin için zor olmadı mı? O süreçte neler yaşadın?

Futbola 6 yaşında başladığımı söylemiştim. 9 yaşına kadar futbol okulundaydım. 9 yaşından itibaren yıldız takımına geçtim ve deplasmanlara gidip 2-3 gün ailemden uzak kalmaya başladım. Keza okul takımıyla da şehir dışına gidiyor ve yine birkaç gün ailemden uzaklaşıyordum. Dolayısıyla Bucaspor'a giderken ailemden uzak kalmanın sorun olmayacağını düşünmüştüm. Bir de Bucaspor'un harika lojmanları var. 1 yıl orada kaldım ancak sonra yapamayacağımı anladım. Tam da ergenlik döneminde ailesinden bu kadar uzun süreli uzakta yaşamak hiç de kolay bir şey değil. Ben de bir abi gibi gördüğüm Genel Menajerimiz Murat Dizdar'a "Artık burada yapamayacağım" dedim. Şartlar çok iyiydi ancak o yaşta bir çocuk için annesinden, babasından bu kadar uzakta kalmak psikolojiyi olumsuz etkiliyor. Murat abi bunun üzerine, "Tamam Salih, o zaman gel bizde kal" dedi. Murat abinin annesi ve babasıyla 1 yıl aynı evde yaşadım. Bana ikinci bir anne-baba oldular. 16 yaşına geldiğimde A takımla antrenmanlara çıkmaya başladım. Babam da emekli olunca ailem yanıma geldi. Kulüp onlara ev tuttu. İki yılımı da ailemle geçirdim ve sonrasında Fenerbahçe'ye transfer oldum.

Bucaspor futbolcuların eğitimine de önem veren bir yapıya sahip. Sen eğitim konusunu ne yaptın?
Dediğiniz gibi, Bucaspor'da futbolla okulu bir arada yürütmek sorun olmuyor. Kulüp oyuncular için bir araba ayarlamıştı, okula o arabayla gidip geliyorduk.Ben de eğitime çok önem veren birisiyim. 9 ve 10. sınıflarda tek ders bile kaçırmadım. Geçtiğimiz sezon PTT 1. Lig'de oynarken bile okula gidiyordum.

1. Lig'de oynamaya başladığında yavaş yavaş şöhretli bir oyuncu haline gelmiştin. Okulda arkadaşların ve öğretmenlerinin sana yaklaşımı nasıldı?
Öğretmenler benim okula devam etme isteğime şaşırıyordu. Derslerim de gayet iyiydi. Futbol oynayan ama bir noktaya gelemeyen öğrenciler bile okulda farklı davranışlar sergilerken, öğretmenlerim benden hep övgüyle bahsederdi. İstanbul'a geldikten sonra da lise 4. sınıfa devam ediyorum. Ancak bu düzeyde futbol oynarken üniversiteye devam edebilmek mümkün görünmüyor. Sınava gireceğim, muhtemelen kazanacağım ama devam edemeyeceğim. Ülkemizde maalesef böyle bir kural var. Yine de BESYO'da antrenörlük okumak istiyorum.


Futbola ilk başladığın dönemde idollerin var mıydı?

İdolüm yoktu, ama beğendiğim oyuncuları dikkatle izliyordum. Hiçbir zaman "Şu oyuncu gibi olayım" demedim ama mesela çok beğendiğim Zidane'ın hareketlerini, topla dönüşlerini örnek aldım kendime. Bugün ise hem 6 hem de 10 numara pozisyonlarında oynuyorum ve 6 numara oynarken kendimi Sergio Busquets'e çok benzetiyorum. O da sezgileriyle top kapabilen, ince yapılı ve yetenekli bir oyuncu. 10 numara pozisyonunda ise Lampard'ın topla rakip kaleye sokuluşunu ve attığı şutları beğeniyorum.


Gelişimine katkı yapan teknik adamlar kimlerdi? Sana neler kattılar?

Fenerbahçe'ye gelene kadar Samet Aybaba ve Sait Karafırtınılar'la çalıştım. 16 yaşındayken beni A takım kadrosuna alan hoca Samet Aybaba'dır. Hatta o sezon Ziraat Türkiye Kupası gruplarında Yeni Malatyaspor'a karşı ilk on birde çıkmış ve 90 dakika oynamıştım. İstanbul'da Fenerbahçe'yi 3-2 yenerek büyük bir sürpriz yaptığımız maçta da son 3 dakikada Manucho'nun yerine oyuna girmiştim. Samet Hoca döneminde müthiş bir tecrübe kazandığımı söyleyebilirim. Mesela İnönü'deki Beşiktaş maçında oynamasam da 18 kişilik kadroda yer almış ve o atmosferi solumuştum. İnönü'ye çıktığımda Beşiktaş da Quaresma, Fernandes, Guti, Simao, Almeida'lı kadrosuyla sahadaydı ve o gün ilk defa dizlerim titremişti. Oysa dediğim gibi çok rahat bir oyuncuyum. O gün dizlerimin titremesi de benim için bir tecrübe oldu ve 16 yaşından beri bu havayı yaşayan bir oyuncu olarak bugün çok daha özgüvenli hissediyorum kendimi. Sait Hocaya gelirsek, onunla aynı zamanda abi-kardeş gibiydim. Geçen sezon zaman zaman kötü maçlar çıkarsam bile bana güvenini hiç kaybetmedi ve sürekli oynatarak beni kazandı. En çok katkı yapan ise beni Bucaspor'a götüren ve ikinci yılımda evini açan Murat abidir (Dizdar).


Fenerbahçe'ye gelirken nasıl hayaller kuruyordun? Bu kadar çabuk oynamayı bekliyor muydun? Aykut Hocanın Eylül ayında seninle ilgili bir açıklaması vardı, "Salih çok büyük bir yetenek. Bu sene üzerine katarak ilerleyecek. Fenerbahçe kalibresine geldikten sonra da önümüzdeki yıllarda kadroda kendisine yer bulacak" diyordu ama sen o yılları aylara çevirdin.
Evet, Aykut Hocanın benden beklentisi bu sezon takıma ısınmam ve önümüzdeki sezondan itibaren şans bulmamdı. Ama dediğim gibi kampı iyi geçirdim. Ziraat Türkiye Kupası statüsü de işime yaradı. Çünkü Aykut Hocanın kafasında beni kupa maçlarında oynatmak vardı. Kupada maç sayısı arttığı için de sık sık oynama şansı buldum. Eğer iki-üç maç olsaydı belki kendimi gösteremeyebilirdim.


Fenerbahçe'deki başlangıcın talihsiz bir maçla oldu. Takımının iç saha yenilmezliğini kaybettiği Medical Park Antalyaspor maçında oyuna sonradan girdin ve kaptırdığın bir topla skor 3-1'e geldi. Öyle bir maçın ardından pek çok genç oyuncu tükenebilirdi ama sen ayakta kalmayı başardın ve sonrasında Fenerbahçe gibi bir takımda aranan, istenen oyuncu olabildin. Bu bıçak sırtı durumu nasıl atlattın ve olumluya çevirebildin?
Bu konuyu en başından anlatayım. Fenerbahçe sezonun ilk maçını Vaslui ile oynadı. Ben kadroda yoktum ve bir taraftar gibi maçı tribünden izledim. Stada girdim, o atmosferi gördüm ve "Burada nasıl oynayacağım? Eğer kötü oynarsam ve taraftar beni protesto ederse hayatım biter" diye düşündüm. Ama sonrasında abilerimle antrenmanlara çıktığımda yetenek ve oyun bilgisi açısından aramızda büyük farklar olmadığını gördüm. "Onlar oynuyorsa ben neden oynamayayım?" diye geçirdim içimden. Dolayısıyla Medical Park Antalyaspor maçına çıkarken hiçbir heyecan hissetmedim. O talihsiz an da ilk pozisyonda başıma geldi. Kornerden gelen top vuruş açımda değildi. Sağıma ya da soluma yatırarak vurmam imkânsızdı. Rastgele bir vuruş yapmaktansa kontrol etmeyi tercih ettim. Ama keşke vursaymışım ve top isterse taca gitseymiş. O anda üç kişi bastırınca topu kaptırdım, şöyle bir baktım, hiç kimse yok. Koştum ama yetişmem mümkün değildi. Son anda kendimi topa fırlattım ama nafile... Bir kaç saniye yerde yattım ve içimden "Ben şimdi ne yapacağım?" diye geçirdim. Ama yine özgüvenim yıkılmadı. Sonrasında hiçbir şey olmamış gibi devam ettim ve ayakta kaldım. Eğer devam etmeseydim dibe vurabilirdim. Bence o gün takım olarak çok kötüydük ve hiç kimse "Salih senin yüzünden yenildik" diyemezdi. Zaten kimse böyle bir şey söylemedi. Soyunma odasına giderken içimde "Acaba bana bir şey söylerler mi?" diye bir korku vardı. Fakat Kuyt ve Cristian yanıma gelip, "Olur böyle şeyler" diye beni teselli etti.


Fenerbahçe tribünleri yıllardır genç oyuncuya hasret çekiyor. Sen şimdi onlar için yeni bir umut oldun. Tribünlerden sana karşı özel bir ilgi hissediyor musun?
Evet, hissediyorum. Sahaya çıktığımda bütün stat alkışlıyor, tribünlere çağırıyor. Elbette ben henüz o genç oyuncu hasretini tam anlamıyla karşılamış değilim ama geleceğimden ümitli oldukları için özel bir ilgi gösteriyorlar ve bu da benim çok hoşuma gidiyor.

Peki, Fenerbahçe oyuncusu olmak farklı bir duygu mu?
Kesinlikle çok farklı. İnanılmaz bir şey. Güzel yönleri var ama kötü yönleri de var, dışarı çıkıp gezemiyorsunuz (gülüyor). Bir kafeye bile gitseniz adınız "geziyor"a çıkıyor. Ama ben bu konuda çok dikkatli davranıyorum. Zaten tesislerde yaşıyorum.

Genç yaşta yaşanan bu duygular insanın kişiliğini değiştirir mi sence?
O da futbolcuya kalmış bir şey. İnsan bu şartlarda şımarabilir. Hatta açıkça şunu söyleyeyim, bu şartlarda şımarmamak elde değil. Çünkü inanılmaz bir popülerlik oluyor. Yolda gören insanlar fotoğraf çektiriyor, nereye gitseniz ilgi odağı oluyorsunuz. Şımarmak için bütün şartlar müsait. Çok dikkatli olmanız lâzım. Çevrenizdeki insanların çok iyi olması, size olumsuz düşünceler aktaracak kötü arkadaşınızın bulunmaması gerekiyor. Şımarıklık genç bir oyuncuyu bitirir ve benim şımarmaya hiç niyetim yok.

Gelecekle ilgili kariyer planlamanda neler var?
Bucaspor'dayken hayalim büyük takımlarda oynamaktı ve bunu gerçekleştirdim. Başlangıçta "Acaba 1 yıl erken mi geldim?" diye düşünmüştüm ama hiç de erken değilmiş. Avrupa'nın büyük takımlarında 17-18 yaşında pek çok oyuncu oynayabiliyor. Bana "Yedek kaldığın zaman üzülüyor musun?" diye soruyorlar. Hayır üzülmüyorum. Çünkü yedek de olsa kadroda bulunmak, her an oyuna girecek oyuncu olmak anlamına geliyor. Zaten zaman zaman oynama fırsatı da buluyorum. Buca'dayken Avrupa hayalleri de kuruyordum ama direkt gitmek erken olurdu. Çünkü insanlar, hayat, ortam her şey çok farklı orada. Fenerbahçe ile 5 yıllık kontratım var. 5 yılın sonunda 23 yaşında olacağım ve önümde uzun bir gelecek bulunacak. Dilerim Fenerbahçe'de devam eder ve şampiyonluklar yaşarım. Ama Avrupa hayalim de benimle birlikte hep yaşayacak. İspanya ve İngiltere liginde oynamak isterim.


      Kaynak  Mazlum Uluç /Tam Saha 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder